15 Haziran 2012 Cuma

ZAKkum'un Kökü 02 (AKA: Exodus)

ZAK, günlerdir kaynatılan tencereye girmişti artık. Belki umutsuz çabalardan yorulmuş, son nefesinde kendi kendine, etinin tadına bakacak olanların midesine oturma sözü vermiş ve kendini bırakmıştı... Ama belki de o an gelene kadar direnmişti. İster direnmekten vazgeçip kendi rızasıyla girsin o tencereye, ister başı koparılıp aşçıbaşılar tarafından sokulsun, tencere kaynıyordu!

İntihar veya cinayet, sanal da olsa bir ceset yatıyordu forumun yemek masasında. Mr.Yer6'nın ölmesin diye günlerdir uğraştığı Andersen de tüm huzursuz ruhlar gibi, forum koridorlarında dolaşan isimsiz hayaletlerden biri haline dönüşmüştü işte.

Daha önceki gözlem ve deneyimleri, eninde sonunda ite kaka bu noktaya gelineceğini bağıra dursun, Mr.Yer6 "hakkı" savunmakta ısrar etmiş ama sonucu değiştirememişti.

Çatışmada forum şahinlerinin ZıpZıplar konusundaki tüm hamlelerini boşa çıkarmış, ZAK'a yapılmak istenilenin, ne hak ne hukuk ne de etik değerler ile bağdaşmadığını göstermiş, en azından göstermek için didinmiş, bunu yaparken de bir sürü pençe darbesine maruz kalmıştı. Yara bere içindeydi ama daha önemlisi; sırtında keskin bir acı hissediyordu şimdi. Onun da kan kaybından gitmesi uzun sürmeyecekti belli ki.

Hatta iç hesaplaşmaların kurgulandığı, ölürken görülen o meşhur "film şeridi" belirmeye başlamıştı gözlerinin önünde.

"Sevdiğim arkadaşları bile bile hata yaparken görmekten üzüntü duyuyorum," derken izledi kendini. Mr.Yer6 için yanıldığını kabul etmekten başka çare var mıydı artık? Asıl hata yapanın kendisi olduğu kabak gibi serilmişti önüne.

Ardından, utanmadan  "Sav ile delili yan yana koyarsan istediğin kafaları alırsın," demek gafletinde bulunduğu sahne geldi. Al işte! Delil, Andersen'in ellerinden Oklitus ve Heidi'ye adeta gökten zembille sunulmuştu. Elden ne gelirdi artık! Demek takdiri ilahi tecelli etmişti.

Nasıl da hata edip, "ZıpZıpları unutmamı asla bekleme," diye haykıran Oklitus'a "zalim" damgasını vurabilmişti. Tanrının parmağı yoktu ki adamın gözünü çıkarsın. İşte biraz geç de olsa, görsel eğitim olanakları kullanıp, film şeridi filan gibi taktiklerle, böyle böyle öğretiyordu insana, diline sahip olmayı!

Film şeridinde Heidi'nin, "Şeytanın avukatlığını bırak, bu konu bitti," derkenki hali gelmişti şimdi de. "Ne kadar da haklıymış," diye düşündü Mr.Yer6... "Ben bu tür adamları yüceltip bizleri alçaltanları Allah'a havale ediyorum," diyen bu temiz kalp, layık olduğu şekilde tanrı tarafından haklılığı kanıtlanarak ödüllendirilmişti kuşkusuz!

İntiharı seçen Andersen herhalde şimdi cayır cayır yanıyordu cehennemde! Mr.Yer6 da onun peşinden, sırat köprüsü OGS kapılarından birinin önünde bulmuştu kendini.


Oklitus "Andersen seni bir saniye savunmaz," derken görünüyordu şimdi de film şeridinde. Ne savunması, ihanet etmişti işte, hem de alenen! Oklitus'un "muhakeme gücü" bir kere daha göstermişti kendini.

Şimdi de filmin aksiyon sahneleri başlamıştı. Şeytanın avukatlığını yapan Mr.Yer6 müvekkili tarafından bu ölüm döşeğinde bile rahat bırakılmıyor, mesleğinin hakkını vermesi için ısrar ediliyor, dürtükleniyor, tekmeleniyordu sürekli. Başına aldığı şu son uçan tekme darbesi birden bir ışık yaktı kafasında! "Papuc!" Müvekkilin hizmetkârları tarafından ters giydirilen pabucunu avukatının gözüne sokana kadar epey dayak atması gerekmişti Mr.Yer6'ya.

Son bi gayret!
Film keyfine ara verdi, Mr.Yer6. Hay allah, tam da patlamış mısır paketini yeni açmıştı daha...

Şimdi avukatın, şeytanın mağarasına girip hangi hizmetkârın bu cüreti gösterdiğini saptaması için didik didik etmesi gerekiyordu, karanlık gölgelerle dolu ayrıntılar diyarını. Mecali bu zor görevin üstesinden gelecek kadar kalmış mıydı kestiremiyordu, ama iş başa düşmüştü bir kere! Ölmeden önce kapatılacak dava dosyaları vardı önünde.

Masasındaki ilk dosyanın kapağını çevirdi ve incelemeye başladı.

Eğer bu imza olayı bir tür kendi canına kıyma vakasıysa, intihar koşullarının bir kaç yönetici tarafından nasıl hazırlandığına ilk elden tanıklık etmişti. Bir türlü inanası gelmiyordu o güne kadar cennetlik görünümü veren bir adamın cehennemi seçişine. İster istemez şeytanın serpiştirdiği ipuçları ve zehirli fikirlerin peşinde ilerlemesi gerekecekti.

Şeytan kafa karıştırıcı sorular yerleştirmişti dava dosyasına işlenen ifadelerinde.
Ya eğer intihar değil, cinayetse!
Ya eğer, intihar süsü verilmiş cinayetse!
Ya eğer, intihar süsü verilmiş cinayet, başka bir cinayete intihar süsü vermek için idiyse!
Ya eğer, işlenecek intihar süsü verilmiş cinayet için işlenen intihar süsü verilmiş cinayet, toplu intihar süsü verilmiş bir toplu kıyımın habercisiyse!
Ya eğer, intihar süsü verilmiş cinayet, ne intihar ne de cinayet değil, sadece "süs" ise?

Sorular zordu! Sakın ola "ahret sorusu" dedikleri bunlar olmasındı?

Mr.Yer6'nın net olarak bildiği tek şey vardı: ZAK meselesini bu kadar zorlayıp çatışma haline dönüştürenlerin kafasının gerisinde bir başka fikri büyüttükleri gerçeğiydi bu. Gerçek; Mr.Yer6'nın kronik muhalefet olduğu ilanıyla, anahtarının elinden alınması hayırlara vesile olan kişi gibi görüldüğü imasıyla, şeytanın avukatı, obsesif ve köpek gibi tanımlamalarla vipcortist cephesinde savaşmaya başladığı andan itibaren yüzüne vurulup durmuştu, üç gündür.

"Çözüm, kabul ile başlar," diyen Mr.Yer6 istenmediği gerçeğiyle yüzleşti.

Kapıyı usulca çekip gitmesi gerektiği de açıktı. Ama madem çözüm, kabul ile başlıyordu, kabul de çözüm ile sonlanmalıydı ki, anlamı olsun gerçekle yüzleşmesinin. Meseleyi çözüp çıkış yapmalıydı kapıdan!..

Öyle bir çıkış ki;
Geride kalanlar Mr.Yer6'ya yöneltilen ahret sualleri üzerine düşünsün…

Öyle bir çıkış ki;
Geride kalanlar görünenden daha fazlasının olduğunu sezinlesin…

Öyle bir çıkış ki;
Geride kalanlar arasından yeni kurulacak foruma geçmeyi düşünenlerin elinden mazeretlerini alsın…

Çıkmadan önce ilk iş olarak, bulunduğu noktaya gelene kadar forumda yaşanılan sıcak çatışmanın "delil" niteliğindeki fotograflarını çekmeye başladı.  Kapıyı çekip gittiğinde, forumun yemek masasına boylu boyunca uzanmış cesedin intihar mı ettiği yoksa cinayete mi kurban gittiğine dair delilleri içeren olay mahallini bir daha inceleme şansı olmayacaktı çünkü.

Not: Sizlere sunulan ekran görüntüleri bu şekilde ortaya çıktı.

Zamanı daralıyordu: gün ışıyıp sabah olunca, forum yöneticileri yavaş yavaş toplanacak, rezaleti görüp, haklı olarak veryansın edeceklerdi. Yağlı urgan mı olsun, kırk satır mı, kırk katır mı? Voyvoda usulü kazığa oturtmaya ne dersiniz? Ya da kalbe tek bir gümüş kurşun?

ZAK'ın gıyabında kurulan mahkemenin jürisi salonda toplanmadan önce Mr.Yer6, Andersen'in cesedi üzerinde otopsi yapılması talebinin dava dosyasına işlenmesi için, Heidi'nin hem özel mesaj yoluyla tüm yöneticilere postaladığı, hem de üst yönetim odasına açtığı konu başlığına aşağıdaki istidayı gönderdi.

Soru:
Sizce Mr.Yer6 neden "yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" deme gereği hissetmiştir?
•    ZAK'ın derisini kuyruğuna kadar yüzdük, hadi pişirelim
•    Kuyruğu tuttuk mu zanlıyı yakaladık demektir
•    Laf ola yüzüp yüzüp kuyruğuna gele
•    Forum bundan sonra iflah olmaz
•    Forumanasının dokungaçlarını kuyruk sanmış, salak

Bakalım Mr.Yer6 “Exodus” yaparken amaçlarına ulaşabilecek, bunca zamandır gözlerinin önünde cereyan eden olaylara tepkisiz kalmayı yeğleyen yöneticilerin aklına istediği soruları yerleştirebilecek ve gönül rahatlığıyla Çizgiliforum dünyasını terkedebilecek mi?

Şimdiden söyleyeyim; boşa umutlanmayın! Vakit dar, üstelik, sırtındaki hançeri iyice kanırtmak isteyenler sırada bekliyor...

Önümüzdeki bölümlerde Mr.Yer6'nın bakış açısını genişletip gördükleri üzerinden yürüyerek kendi kendine sorduğu ahret sualleri üzerine yoğunlaşacağız.


Devam Edecek...

11 yorum:

  1. Cadı kazanı hakkında bir kaç satır yazmak isterim
    Martin Mystere indirmek için üye olmuştum üye olduk linkler kapalı olayı anlamadım dolaştım bakındım problemi çözemeyince nasıl vip olabilirim gibi bir başlık açtım gündüz açtığım başlık gece görünmüştü. portakal renkli birileri gelip tarama yap diye akıl verdi falan filan. Unutmadığım bir isim var Erdal
    en çok ondan fırça yemiştim portakalların profillerine baktım akıl verenlerin tarama yapanı yoktu ama vip olabilmişler.
    Yalakalık yapan kolayca vip oluyor kendime dedim bu yaşta yalakalık sana yakışmaz kalsın Martinler çizgi diyarı varken ne işim var orda desem bile okuyamadığım o sayılara üzüldüm. İlerde başka bir nickle üye olmak mecburiyeti çıktı paşa.... bu sefer yeni nickim için bir adminden küfür yedim meğer beğenmemiş. Oranın derdi kaprisi bitmez üstteki yazınızda yalnız kaldığınızı belirtmişsiniz merak ettiğim 2 konu var cadı kazanında varsayalım İsmail toplam en az 38 yönetici daha var neden sizi desteklemediler bu adamlar nerdeler.
    vip olmak için ne gerekli? bu kadar adam 40 kişiden biri bir kaç cümle açıklama yapamıyor.
    Her haltı biz biliriz diyorlar tek bildikleri kibir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tartışmalar üst yönetim odasında yani yaklaşık 20 kişilik bir ekibin erişimine açık bir alanda. neden desteklemedikleri sorusuna benim vereceğim yanıt, yorum olur.

      vip olmanın kesin bir ölçütü yokken size kim şu gerekli diyebilir ki? "şunlar gerekli" denir ve gerçekten de gereklidir. ama bu gereklilikleri yerine getirmeniz "yeterli" olmayabilir..

      vipcort cephesinde vipliğin kurallara bağlanması meselesi de konuşuluyordu. aklıselim bir yönetici dostumuzun bu konuda mantıklı bir önerisi vardı.. hayata geçirildi mi bilmiyorum.. temel olarak kolay erişilip kolay kaybedilen bir viplik sistemi öneriyordu. ben pek sonuç alınamayacağını düşünüyordum o yöntemden de. çünkü sorunun yönetici kadrolarındaki bakıştan kaynaklanan yönünü ihmal ediyordu önerilen çözüm.

      Sil
  2. Sanıyorum sona yaklaşıyoruz. Önemli detayların üzerinden bir kez daha geçmeniz yerinde ve toparlayıcı olmuş. Olayların seyrine bakıldığında, Mr.yer6 ‘nın, hayır, öyle değil böyle demekle kalmayıp, delilleriyle de çürüttüğü gelişmelerde bile yalnız kaldığı görülüyor, örneğin ZIPZIP paylaşımında yaşanan tartışma…

    Forumda, meslekleri dolayısıyla bilirkişi olarak danışılabilecek insanlar var ama, ya sessiz kalınmış ya da, bana hiç bakmayın “tarafsızlık adına yorum yapmayacağım” denilerek kibarca “kıvırma” yoluna gidilmiş. Tarafsızlık adına… özür kabahatten büyük, böyle konularda tarafgirlik mi olur, objektif ol, neyse söyle…

    “…herkesin abisi” (blog yazılarının birinde böyle geçiyor) lafla olmuyor. Niye küstü, küstürüldü bilemem, tek “abi” tanırım: mytra… Bugün bir forum kursun, ne EK kalır ne ÇF…

    Neticede birebir içinde olmadığımız olaylar, yazılanlar üzerine yorum yapıyoruz. Sanal ortam deyip geçmemek lazım, kul hakkı diye bir şey vardır, önemserim. Yaradanın değirmeni çok yavaş döner gibi görünür ama ince öğütür…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şahsen tanıştım, mytra'yı severim... heyecanlı, bir şeyler yapmak için can atan, pozitif bir adam. ama geçmişte yaptığı bir hata, daha sonra açıklanacağı üzere "delil karartma"da kullanılmış olabilir. sanırım bir-iki bölüm sonra biraz daha bebilrginleşecek bu noktaya gelirken kimin dolaylı kimin doğrudan etkin olduğu.. mytra da şapkayı önüne koyup düşünmüştür belki, bunca zamandır.

      Sil
  3. Mytra.. Bugüne kadar çok az ismi geçen ve bence ÇF'un bu hale gelmesindeki baş sorumlu kişidir. 250 mesaj uyğulamasını eleştiren Kroker'a hakaretten ceza verirken , Kroker'a (banlı ve cevap veremeyecek halde iken) hakaret eden başka bir üyeye ceza vermeyerek foruma çifte standart sistemini getirmiştir. Forumun temelleri baştan çürük atılmış , malzemeden çalınmıştır.

    Çalınma demişken , kul hakkı ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Sen kimseden çalma , kimse de senden çalmasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hepimizin hataları var, mytra da yaptı, sen de, ben de, burada ismini zikretmediğimiz bir çok kişi de, zikrettiklerimiz de. hatalarımızı en büyük-en küçük diye ayırmayıp bu noktaya gelinirken hepimizin sorumlu olduğunu görmek gerek. bunu yapmadığımız sürece kavga da devam edecek, yeni forumlar, eski forumlar filan hep yan gözle bakacak birbirine.

      bir çizgi çekip orayı sıfır noktası ilan eder ve buna göre davranmaya başlarsak belki daha iyi günler görürüz..

      Sil
  4. Ekim 2011'den beri internete ve dolayısıyla ÇF'ye girmiyorum. 3-4 gün önce deneyip forumun ortada olmadığını görünce hayırdır dedim. Tamamen rastlantı VİPCORTİST'i bulmam. Aslında Müsekkin sayesinde diyebilirim:) Türkiye 80'li yıllarda pembe dizilerle tanıştı ama çizgili dizi hepsine taş çıkartacak kadar entrika ile dolu:) Aslında forumda kimseyi yakından tanımam. Mahlasları harici bildiğim yoktur. Herkesin birbirine 'sayın' , 'sevgili' diye hitap ettiği bir yer olarak çok ağır bulmuştum ilkin. Ama paylaşım ve bunun için gösterilen özen (dışarıdan bakan birisi için) çok hoş. İçini bilemem. Sevgili mr.yer6 ZAK'a karşı içim müthiş şefkatle doldu. Göz göre göre kurban ediliyor. Duru bir zihn ile bu gerilim dolu tefrikayı ilk sayfasından son sayfasına kadar yeniden okumam gerekecek. Sineklerin Tanrısı hatrıma geldi:) oradakiler çocuktu buradakilerde çocuk olmalı. Olayları yaşayan için keyifli olmasa bile ben (üzülerek ve utanarak yazıyorumm) yazdıklarınızı keyifle izliyorum. Bu gecede bekledim gelmediniz. Merakım yarına kaldı. Hayırlar ola. Kandiliniz mübarek olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, çocuk ruhumuzu koruduğumuzu düşünür ve bundan kıvanç duyarız genellikle.. ama sanırım mesele çocuklukla değil ergenlikle ilgili... :)

      Sil
  5. Himmm..Belki de hep ergen kalmakla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sadece ÇF özelinde değil, yetiştirilme biçimimiz ve toplumsal yapımız ergenlik çağı sorunlarını tüm yaşam süresine yayıyor bu ülkede..

      Sil
  6. Sadece ergen kalsak iyi bazılarımız 4-5 yaş civarında yaşanan ön ergenlikte kalıyor:) ZAK'ı tencereden sonra 250 derecelik bir fırın bekler gibi,üstü birkaç dakikada kızarsın diye.İlk ÇF'yi buldum sonra ÇD'yi gördüm sonra bu iki forumun birbirinden hiç hazetmediğini öğrendim. Sonra benzer hikayelerin ekitap paylaşılan pek çok forumda olduğunu..Şimdi EK doğmuş. Bu üçgen (belki dörtgen olur) bermuda şeytan üçgeniyle yakından akraba mıdır acaba:)

    YanıtlaSil