25 Mayıs 2012 Cuma

Şarapta Pişirilmiş Zümrüd-ü Anka Kuşu Tarifi. 01


Andersen meselesi bir hayli çetrefil.
O yüzden de fikri takibi zor olacaktır, demedi demeyin...

Sürecin başlayışı ve gelişme aşamalarıyla ilgili elimde ekran görüntüsü de yok malesef, sözüme güvenmek durumundasınız. Güvenmeseniz de forumdan teyit edersiniz aklınıza yatmayan yerleri. Forumun açık alanlarında herkesin gözü önünde olanlar nasılsa meraklısı tarafından bulunur diye düşünüp sadece çatışmanın en sıcak dönemini belgelemek ihtiyacı duydum. Belge yoksunluğu soru-cevap yoluna sıkça başvurarak gitmemi de engelleyecek bu giriş bölümünde, zira gösterip, ne düşünüyorsunuz, diyebileceğim pek bir şey yok. Mecburen gözlemlerimi anlatmakla yetineceğim.

Andersen yaklaşık bir yıllık bir çalışmadan sonra 2011 ortalarında VİP olmuş bir arkadaşımızdı. Doğan Kardeş taramalarıyla göz doldurmuş, katılımcılığıyla gönlümüzü kazanmış, Simurg = Phoenix = Zümrüd'ü Anka Kuşu simgesini avatar olarak kullanan bir dosttu. (Bu cümleden sonra, forumda Simurg, Phoenix veya Zümrüd'ü Anka Kuşu nickli bir arkadaş varsa, yandı!) :) Kendisine Ray BAN gözlük hediye edilip dünyayı başka bir gözle seyretmeye uğurlanmadan hemen önce, Seksek dergilerine bölüm açtıracak kadar da faaldi.

Geçmiş zaman kipinde konuşuyorum, zira merhumlar hakkında öyle konuşmak lazım...

Forum yönetiminin menüsüne şarapta pişirilmiş Zümrüd-ü Anka Kuşu (bundan böyle ZAK diye bahsedilecektir) nasıl girdi, ufaktan anlatmaya başlayalım...

Adım adım gideyim... Nereden başlasam?

Durumun daha iyi kavranması için VİPlikleri alınan, banlanan üyelerin akıbetinde kimlerin "şahin" rolü oynadığını mı anlatarak başlamalı? Yoksa kırılma noktalarından birine denk gelen Rcihan çatışmasından mı?.. Yok yok, onlar çok eski tarihli şeyler... Amacından sapar yazı... Belki çeviri balonlama bölümünde faaliyet gösterenlerin akıbetlerini yazmak daha iyi olur. Esattr, Filmografi... Ya da çocuk dergilerinde gayret gösteren Blackbishop.. Yok yok.. Onlar da çoktan mideye indirildi, tadlarını hala damaklarında duyumsayan forum gurmelerinin yeni lezzet arayışlarını anlatalım, yani en iyisi kafadan, Andersen ile açalım konuyu.
 
Adım adım gidelim, dedik, fakat dürüst olmak gerekirse, hangi olay önce oldu, hangisi sonra oldu, kim ne dedi, ne yanıt aldı filan gibi şeyleri de sadece aklımda kaldığı kadarıyla aktarabileceğim. Yani özetle, okuyacaklarınız süzgeçin üstünde kalanlar, ve muhtemeldir ki büyücek bir parça Mr.Yer6 yorumu taşıyorlardır.

ZAK'ı avlamak...

Zeplin isimli bir dergi paylaştı Andersen. Nadir! Yakın tarihli olmasına karşın az sayıda basılmış, fanzin türü bir dergi. Sadece koleksiyonerlerde bulunan, bilimkurgu-fantezi-mizah tarzına önem verenlerin havada kapacağı türden bir şey..

Lakin, ÇF üyelerinin bir çoğunun iki satır yazmaya erinmesinden dolayı, dergiye gösterilen "yok" raddesindeki ilgiye yönelik bir tepki dile getirmek gafletinde bulundu Andersen. "Foruma Zeplin gelmiş niye ses eden yok" gibisinden bir şeyler söyledi.

Gönül alıcı bir sürü şey yazıldı ama sanırım o noktada Andersen'in içinde bir şey kırıldı. Bu kırığı dile getirmesiyle de "göze kestirilenler" arasındaki yerini almış olsa gerek... Malumunuz olduğu üzere artık ben de merhumlar arasında yer alıyorum ve size konuya yönlendiren bir link vermek için dahi olsa "hayalet" olarak o koridorlarda dolaşmayı pek istemiyorum artık. :) (Bu cümleden sonra, forumda “Hayalet” nickli bir arkadaş varsa, yandı!) :)

E olur böyle vakalar, ÇF polisi yakalar..
Yakalar da yakaladı mı bırakmıyor bazı polisler.
Sabıka kaydı alınır ve yeniden “topluma kazandırılması” için yeni bir “suç” işleyene kadar tetikte beklenmeye başlanır.

O andan itibaren Andersen için geri sayım başlamış, avatarının üstünde görünmez bir countdown simgesi belirmiştir.

Yanlış hatırlamıyorsam aldığı tepki nedeniyle olsa gerek, Andersen bir ara kayboldu ortadan. Hatta ben de yönetim odasında bir serzenişte bulundum, umut beslediğimiz arkadaş nicedir ortalarda yok, mealinde... Benimki de gaflet tabi.

 
ZAK'ın tüylerini yolmak...

Neyse, gel zaman git zaman Andersen tekrar faaliyete başladı.
Ama, çok geçmeden, bir ecel hamlesi daha geldi kendisinden...

Heidi, kırık link bildirimlerinin yapıldığı konu başlığında, alışılmış gergin tavrıyla "linklerinin yenilenmesini istediği kitapların kimse tarafından yenilenmediğini, istek ondan gelince hep böyle olduğunu" söyleyen bir mesaj yazdı. Okuma şansına nail olan VİP dostlarımız, nezih bir söylem biçimini yansıtan metnin insan ruhuna işleyen melodisinden etkilenmişlerdir, eminim... :)

Kırık linklerle ilgili konu başlığı VİPlere ayrılmış bir odada bulunur. Nedeni basittir. Paylaşımların büyücek bir bölümü kapalı link yöntemiyle verildiği için, kırılmış, artık geçerliğini yitirmiş linkleri normal üyelerin saptaması da yenilemesi de mümkün değildir zira. Paylaşımlar eski olduğu için de hali hazırda VİP olanların zaten indirmiş oldukları dosyayı tekrar indirme girişiminde bulunmayacakları gerçeği nedeniyle kırılan bir linki saptamak yeni VİP üyelere düşer genellikle.  Yeni VİP olmuş arkadaşlar, erişmek istedikleri eski tarihli paylaşımlara erişemediklerinde linkin kırık olduğunu bildirirler, dosyayı indirmiş eski VİPler veya ilgili bölüm moderatörleri de kırıkları alçıya alır. Sistem böyle işler.

Andersen, Heidi'nin mesajına yanıt yazmak için klavyesine parmağını değdirdiği anda hayata gözlerini yummuştur, ZAK küllerinden tekrar doğana dek tabi.. O da efsane gerçekse, ancak...

Az sonra kopartılacak parmaklar, Heidi'ye cevaben, "o linklerin uzun zamandır kırık olduğunu, kendisi VİP yapıldığında uzunca bir süre kırık link bildirdiğini, sonra bu bildirimlerden vazgeçtiğini" söyledi. "Kendini kandırılmış gibi hissettiğini, aylarca foruma girmediğini, sonra tekrar paylaşıma başladığını" ekledi... Vay ki ne vay!

("Mealen yazdım, merak eden VİPler ilgili başlıkta okuyabilir" diyecektim, ama okuyamaz. Zira Andersen, "Gerek yok yanlış anlaşılıyor" cümlesiyle değiştirdi içeriği yukarıda verilen mesajını...)

Bu sözler dilinin Kolombia Kravatı şeklinde boynundan sarkmasına neden olacak tepkiler aldı. Bilin bakalım kimler tarafından? :)

(Kolombia Kravatı; Güney Amerika mafyaları tarafından polise ötenleri cezalandırmak için kullanılan bir yöntemdir. Gırtlak boylamasına yarılır, dil açılan boşluktan dışarı çıkacak şekilde konumlandırılır, fotografı çekilir ve ötmesi olası diğer kişilere gösterilerek gerekli ibretin alınması sağlanır.. Bakınız; Alan Parker filmi; Angel Heart, Mickey Rourke başrolde. İzlemediyseniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.. :) 

Yanlış anlamaya mahal vermemek için avatar olarak Mickey Rourke resmi kullanan bir dostumuzun konuyla ilgisi olmadığını belirteyim. Yine yanlış anlamaya mahal vermemek için son cümleyi ciddi ciddi yazdığımı da belirteyim.)

Bu yanıt üzerine Heidi eksi rep silahıyla Andersen'i vurdu. Bunun üzerine Andersen bir ölümcül hamle daha yaptı. O da kendisinden "adamın biri" diye bahsedip eksi rep ile haddini bildiren Heidi'ye aynı karşılığı verdi: Eksi rep! Of, ki ne of!

Eksi repler havada uçuştu sonrasında... Heidi'nin Anılarım.net'ten gelen bir arkadaşı da ZAK tüyü yolma şenliğine katıldı, ZAK'ın tüylerinin ateş yalımları olmasından dolayı olsa gerek eli yandı, eksi rep ring hattından payını aldı. Falan filan..

Nihayetinde, her durum ve her halükarda, Heidi tüm eksikliklerden münezzehmişçesine onu destekleyen Oklitus, hayli ağır bir mesaj yazıp Andersen'i kündeye getirdi, yerden yere vurdu, noktayı koydu. Bu sesin de kendine has bir volümü vardır... Öyle bir tını içerir ki, tuvalette olsanız hazırola geçer, Çizgiliforum milli marşını okumaya başlarsınız... Ama test etmenizi istemem doğrusu.. :)

Andersen bu zılgıttan sonra bir tür geri adım atmış ve kırık linklerle ilgili yukarıda bahsettiğimiz mesajını değiştirmiştir: Yanlış anlaşılıyor!

Aranan "Persona Non Grata" adayı bulunmuş ve "makine" çalışmaya başlamıştır artık!

Günün Sözü:
Miden bulanıyorsa arabanın ön koltuğunda işin ne?..

Devam Edecek...

Dikkat: Bu anlatı sırasında zaman zaman bazı yöneticilerin daima yanyana durduklarına değinilecek ve gösterilecektir. Okuyan ve yorum yazmayı düşünen arkadaşlardan rica ediyorum, amacı sadece olayları anlatmak ve olup biteni herkesin kendince yorumlamasını sağlamak olan VİPcortist sayfalarında, kişileri rencide edecek, tahayyüle dayalı yorumlarda bulunulmasın. Bulunulursa silmek durumunda kalacağımı şimdiden söyleyeyim.

8 yorum:

  1. Heidi benim gözümde her daim forum aleminin "Mama Fratelli"si olarak kalacaktır.
    Hiç bir benzetme yoktur ki bu kadar bileğinin hakkıyla kazanılsın. Pek çok huzursuzlukta ön ya da arka planda olduğuna kesin gözüyle bakıyordum ki, ifşa edilen her belgeyle bu düşüncemin doğruluğu bir bir ortaya dökülüyor.

    İnsanların arkasından çok kinci konuşmalarına bizzat epey şahit olmuşluğum vardır. Bu yazılanlar beni hiç şaşırtmıyor...Fakat şu da var...Heidi ya da diğer bazı modlar böyle davranırken buna göz yumanların hiç mi suçu yok...esas sorun orada bence...kötü davranışları/idarecileri ayıklayamayan ve kendi çocuklarını yiyen bir sistemin çökmesi hem doğal hem de haktır elbette...

    Yazının devamını beklemedeyim, Mryer6.
    Ellerine sağlık, her cümlen 1000 oklava gücünde kafasına iniyor haksızlık yapanların.

    P. K.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fratelli deyince Goonies akla geliyor tabi. Goodies deyince de define.. Evet, en azından bir define ve onun çevresinde dönen olaylar zinciri benzetmesi yerinde olur..:)

      Sil
  2. Nedir bu çaylakların başına gelen, neredeyse çizgiliforum koridorlarında dolaşmak için ehliyet alınması gerekecek. Forum yetkililerinin belirli noktalara ve kişilere uyarı levhası koyması gerekmez mi. Yeni VİP olmanın sevinciyle mutluluktan ayakları yere basmayan, bir şeyler yapabilmek için çırpınan kaçıncı çaylağın telef olması bu. Yazıktır, günahtır. En azından Trafik canavarı tarzında, bir forum canavarı uyarısı olsun. Cıs'lar ve Tu kaka'lar liste halinde üyelere belletilsin.
    Hevesli Çizgiroman aşıkları artık telef olmasın.

    Şakası bir yana, küstürülmüş her hevesli Türk çizgiromanı'nın digital ortama geçirilmesinde kaybedilen bir basamaktır. Buna kimsenin hakkı yok. Dediğiniz kadar çalışkan bir arkadaşın "infaz"ıyla, neler kaybettik kimbilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki üzerinde asıl konuşulması gereken, kendini çekiç zanneden yöneticlerin oturdukları koltuktan herkesi çivi gibi görme eğiliminde olmaları. Sadece ÇF özelinde değil, tüm forumlarda, internet ortaında ve hatta hayatın içinde böyleleri o kadar çok ki... çoğunluk olmak, bu tavrı haklı gösterir mi bilemem, "normal" gösterir belki..

      Sil
  3. Murphy Yasaları' dan bir tanesi der ki;
    "Hiyerarşide kişiler yeteneksizlikleri ölçüsünde yükselir ve orada kalırlar." Liyakatle değil, canbazlıkla ele geçirilen koltukların bir türlü bırakılmaması da bu yüzden değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) murphy yasaları tahilsiz bedevi deneyimlerine dayanılarak yazılmış olmasaydı katılırdım bu görüşe..

      Liyakat açısından hiç bir sorunu olmayanların da elinin kolunun bağlandığı durumlar olayor bazen.. Normaldir, lakin kendi sorumluluğunu değerlendirmeye katmadan başkalarını suçlamak gibi bir durum olduğunda, insan o zaman düşünüyor, yeterlilikte bir sıkıntı mı var, yoksa başka bir unsur mu devrede, diye..

      o konudaki karar ise, bu blogda olabildiğince okuyucuya bırakılmaya çalışılıyor...

      Sil
  4. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. “Neyse, gel zaman git zaman Andersen tekrar faaliyete başladı.
    Ama, çok geçmeden, bir ecel hamlesi daha geldi kendisinden...”

    Kader işte, akacak kan damarda durmuyor.. :))

    YanıtlaSil