Sonunda ittire kaktıra şişedeki cini çıkarttırmışlardı
Yer6'ya. O da biliyordu ki bu ateş özlü varlığı elleri yanma pahasına bile olsa
tekrar şişesine hapsetmenin yolu yoktu artık.
Tapanın çıkarılmasıyla mahlasların yaşam sürdürdüğü sanal
evren ile ondan da fazla bilinmezle dolu gayb alemi arasında bir geçit
açılmıştı. Ve bu geçit sanal evrenin mahlaslarını karadelik gibi kendine
çekiyor, şişeye tıkıyor, içerdeki cinleri ve cin olmadan adam çarpmaya çakışan
karanlık ruhları ise dışarı, sanal evrene fırlatıyordu. Şişeye sürüklenenlerin
ilk tepkisi Doktor Who'nun Tardis'ini görenler gibi istemsiz bir şekilde
"içi dışından büyük" demek oluyordu. Öyleydi gerçekten de, boyutların
anlamsızlaştığı koca bir mikro evren vardı şişenin içinde. Dışarı çıkan cin ve
ifritler ise bırakın üç dileğini yerine getirmeyi, Yer6'ya dünyayı dar
etmeyi istiyordu.
İki sanal alemin birbirine akarak gitgide büyüyen bir kaos
oluşturduğu bu kara deliğin olay ufkunda asılı duran yıldız gemisi Vipcortist
ve tek kişilik mürettebatı birbirine karışan evrenler ve ortaya çıkan yeni
boyutlar hakkında gözlem yapıyordu sürekli. Nihai çözümleme ve yorumlama için
veri sağlayacaktı bu gözlemler.
Bilinenle gizli olanın, bilen ile saklananın çarpışmaları
kimi zaman yeni verileri, kimi zaman da yeni bilmeceleri yaratıyordu. Farkına
varılan her bilginin karşısında yeni bir belirsizlik alanı açılıyor, edinilen
yeni bilgiler görüşü genişletse de görünen alanın sınırı biraz ilerde başka
bilinmeyenlerin karaltılarıyla yeniden oluşuyordu.
Yıldız gemisi Vipcortist'in keşif sürecini sürdürmesi ve
bulgularını gerçek evrene aktarabilmesi için olay ufkundan kurtulacağı bir rotaya gereksinimi vardı. Ama
yol-iz belli değildi ki rota tayin edilebilsin. Kaos'ta rota nasıl
çizilebilirdi?!
Vipcortist'in kaptanı kendinden önce bu sorunla başetmiş
olanların deneyimine başvuracak, tıpkı onlar gibi Yer6 da önündeki geçerli tek
seçeneğe yönelecekti:
Kaos'u reddetmek!
Kaos yoktu, sadece yetersiz bilgi vardı, çünkü.
Bu önkabul temel çelişkinin altını kalın çizgilerle tekrar
belirginleştiriyordu. Bilgi arttığında belirsizliğin de katlanarak arttığı
olgusunun!
Bilginin genişleyen yeni bir sınıra taşıdığı bilinç,
ulaştığı bu yeni sınırda kendisiyle birlikte genişleyen bir sınırötesinin
varlığını daha da net algılamaktaydı. Farkındalık alanı büyüdükçe bir yakasında
bilgi, diğer tarafında ise belirsizlik yeralan sınır boyu uzuyor, bilinç
belirsizliğin dış sınırlarına ulaşıncaya kadar genişleyemezse, onun tarafından
çevreleniyor, bir bakıma hapsediliyordu. Bu yüzdendi cahilin çabuk karar
vermesi, bilgenin hep tereddütte olması.
Kaos'u kabul, bilincin sınırlarını genişletmeyi anlamsız
kılar, cehaleti erdem yapardı. Kaos'u red ise, bu anlamsızlığı bir sonraki belirsizlik
sınırına kadar ötelemek demekti, ama aydınlığa götürebilirdi sabırla ilerleyen
yolcusunu. Aslında tipik bir Zenon paradoksuydu bu. Paradoks yoktu, yanlış
yürütülen mantık vardı! Tıpkı Kaos'ta olduğu gibi...
Yol almanın adımlarını belirleyen bir rota çizmek,
dilemmanın iki unsurundan birine, ilerlemeyi sağlayana yönelmek, içinden
çıkılamasa bile en azından bu çemberi oluşturan etkenleri anlamaya yarayacak
olanın izinden gitmeyi seçmek insan doğasının gereğiydi. Yalnızca insan
doğasının değil, uygarlığın ve gelişimin de temeliydi bu. Evirilişini buna
borçluydu insanlık. Bilmek isteği kıvılcımlar saçarak ivmelendiren bir warp
motoruydu. Ve belki de bu kıvılcım ve yalımlardı insan özüyle şekillenerek var
olmayı anlamlı kılan. Aynı yalım gece gündüz elinde lambayla dolaşan Diyojen'in
fenerinde de parıldamıştı bir zaman... Belki de Platon’un mağarasındaki
gölgeleri yaratan da aynı ateşin titrek aydınlığıydı.
Öte yandan, gayb aleminden sanal evrene akan cin ve
ifritlerin ortaya çıkardığı bilgi görünümündeki yanılsatmaların, Vipcortist'in
belirsizliğin uzamını ölçümleyen alıngaçlarında şiddetli bir parazit etkisi
yaratması, perspektifi çarpıtması ve oluşturdukları gürültüyle farkındalık
sınırlarına baskı yapıp onu boğmaya çalışması yıldız gemisini karadeliğin olay
ufkundan kurtaracak rotayı kurmayı iyice üstesinden gelinmez bir zorluk
derecesine taşımaktaydı.
Böylece rota çizmek için yapılması gereken ilk şey, parazit
ve gürültü kaynaklarının saptanıp bertaraf edilmesi olarak birincil hedefler
arasındaki yerini aldı.
DEVAM EDECEK...
DEVAM EDECEK...
Gelen ve gelecek yorumları yayınlamayacağız, ama kimsenin eli böğründe kalsın da istemeyiz, o yüzden bazı haleti ruhiyelerin olası yansımalarını aktaralım.
YanıtlaSil- tamam, motoru patlattı işte..
- kafayı çizmiş, yazık...
- deli saçması geldi bana ama bişeyler de var gibi. Hastayı gözetim altında tutalım hemşiranım.
- saçma sapan olduğu kadar sıçma sıvan da...
- oha be, sen hala buralarda mısın?
- allah kurtarsın kardeşim..
:)